Sembolikte olsa 9 ay 10 gün boyunca beklenen an gelmiştir, doğum gerçekleşmiştir. Bebeğini kucağına alan anne ve bebeğin serüveni başlamıştır: O, ilk AN. Yeni doğan bebeğin gözlerinin sadece 10 cm’e kadar görebildiğini biliyor muydunuz? Neden böyle, peki? Bebek, annesinden başka kimseyi görmesin diye. İşte bağlanma bu karşılaşma ile başlar. O yüzden “Benim bebeğim emmediği için bağlanmamız gerçekleşmedi,” diye takılmayın. Birlikte bağlanmanız için önünüzde daha çok yaşantı ve deneyim olacaktır. İlk karşılaşmanız aslında bebeğinizle göz göze geldiğiniz an ile başlar.
Sonra “Emzirdim, emziremedim,” derken hastane odasına dolan misafirler ile kendinizi şaşkın bir halde bulabilirsiniz. Bu nedenle tavsiyem, gerçek anlamda destek olacağına inandığınız kişileri yanınıza çağırmanız olacaktır. Yoksa “Hastane odasında misafir şerbeti beğendi mi acaba?” derken uyumlanma ve dinlenme ihtiyacını kaçırmış olabilirsiniz.
Unutmayın, doğum şekliniz ne olursa olsun, az önce doğum yaptınız ve bu önemli deneyim her hücrenize yazılan bir süreçtir. Bu deneyimi anlamlandırmak için de molaya ihtiyacınız var.
Hastaneden çıkıp eve geldiniz. Artık bebeğinizle iyice baş başasınız. Anne bebeğiyle ilgilenmeye başlamış, emzirme saati, bez değiştirme, uyuma saati derken bir yandan da ev işleri yapılırken, bebeğin uyanması ile döngü tekrar başlar. Bu döngünün içinde annenin kendine zaman ayırabilmesini sağlamak çok değerlidir. Bu yüzden ilk önerim, annenin bebek uyurken mümkün olduğu kadar uyumasıdır.
Evinize yeni gelen üye ile bir olmayı öğrenmeye çalıştığınız bu süreçte annenin ve bebeğin hayata alışması; annenin fiziksel ve duygusal durumlarının yeniden düzenlendiği dönemdir. Babaları da tabii unutmamak gerekir çünkü bu üç kişi bir sistemi oluşturur ve el ele, dayanışma içinde olmaları daha rahat baş etmelerini sağlar.
DIŞ SESLER: Kaygılar
Aynı zamanda tebriğe gelen misafirlere hizmet etmek ve onların iyi niyetli de olsa yaptıkları olumsuz yorumlar, hormonları değişmiş annenin psikolojisini olumsuz etkilemektedir.
- “Bu çocuk yetersiz mi besleniyor?”
- “Aman sakın kucağına alma, çok alışır yoksa.”
- “Bak yine ağlıyor, aç bu çocuk galiba.”
- “İkinci çocuğu ne zaman düşünüyorsunuz? İkisini bir arada büyüt bence.”
Bu cümleler, yeni doğum yapmış annenin yetersizlik ve değersizlik duygularını beslemekten öteye geçmez. “Senin sütün yetmiyor galiba,” gibi cümleler anneleri daha da fazla çaresizlik duygusuna iter ve birey başa çıkamaz. Toplum tarafından da mükemmeliyetçi bir tablo ve hizmet alanının çizilmesinin kimseye faydası yoktur, aksine zararı vardır.
Bu yüzden kısaca bu dönemde görülen rahatsızlıklar iki şekilde görülmektedir: lohusa depresyonu ve lohusa psikozu.
LOHUSA DEPRESYONU
Lohusa depresyonu, doğum sonrası süreçte annelerin yaşayabileceği bir psikolojik rahatsızlıktır. Lohusa depresyonu, genellikle doğumdan sonraki ilk birkaç hafta içinde ortaya çıkar, ancak bazı kadınlar için bu durum daha uzun sürebilir. Belirtileri arasında sürekli hüzün, ilgi kaybı, enerji eksikliği, uyku sorunları, iştah değişiklikleri, kendine güvensizlik ve annelikle ilgili olumsuz düşünceler bulunur.
Lohusa Depresyonunun Nedenleri:
Tam olarak nedenleri bulunamamış ve her bireye özgü nedenleri farklı olabilir. Genel nedenler şu şekilde sıralanabilir:
- Fiziksel ya da duygusal travmatik doğum hikayesi
- Yetersiz bebek bakımı desteği
- Yetersiz özbakım; uykusuzluk, aç kalma, banyo yapamama vb.
- Hormonal değişim
- Genetik yatkınlık
- Gelecek planlaması
- Vedalaşılamayan roller (çalışan anne olma rolü vb.)
- Yeni sorumluluklar, bebeğime yetiyor muyum gibi endişeler
- Kendiyle ilgili olumsuz algılar
- Bebeği emzirememek/asla mama kullanmama takıntısı: aşırı stres ve kaygı
- Ebeveynlerle bitmeyen işler lohusalıkta gün yüzüne çıkabilir.
Bir Lohusa Annenin En Çok Neye İhtiyacı Vardır?
Pozitif şekilde desteklenmeye ihtiyacı vardır:
- “Sen ne kadar güzel bir anne oldun.”
- “Annelik sana çok yakıştı.”
- “Ne kadar zorlandığını anlıyorum, bu süreçte beraberiz.”
- “Sen çok güzel bir kadınsın.”
- “Seni seviyorum.”
- “Çocuğumuza ne kadar iyi baktığını biliyorum.”
- “Bireysel zamana ihtiyacın var, sana kahve yapmamı ister misin?”
Eski rutinlere mümkün olduğunca hızlıca dönülmesi gerekir.
Aileler desteğe geliyorsa, herkes kendi çocuğuna yardım etmelidir.
Kişisel bakım: Kendinize olan özeni sürdürmek önemlidir. Kişisel bakımınızı ve günlük rutinlerinizi yapmak, iyi hissetmenize yardımcı olabilir.
Zaman yönetimi: Bebek bakımı, ev işleri ve diğer sorumluluklar arasında denge kurmaya çalışın. Aşırı stres ve aşırı yüklenme depresyonu tetikleyebilir.
Öz-şefkat: Kendinizin de değerli olduğunu hatırlatın. Ne kadar çabaladığınızı ve yorulmuş olabileceğinizi kendinize hatırlatın. Kendinizi olduğu gibi kabul edin. Bebeğiniz küçük olduğu için, kaygılı olduğu için ememiyor olabilir. Kendinizi sürekli suçlama cümlesi içinde buluyorsanız, durun. Bu suçlamalara karşı anti-tezler üretin.
Dengeli beslenme ve egzersiz: Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersiz, duygusal sağlığı olumlu yönde etkileyebilir. Bu aktiviteler vücutta endorfin üretimini artırarak ruh halini iyileştirebilir.
Uyku ve dinlenme: Bebeğinizin uyku düzeniyle uyumlu bir şekilde uyumaya çalışın. Yetersiz uyku, depresyon belirtilerini kötüleştirebilir. Bebek uyurken kendinize zaman ay dinlenmeye çalışın.
Profesyonel yardım alın: İlk adım, bir sağlık profesyoneli, psikiyatrist ve psikologdan yardım almak olmalıdır. Profesyonel rehberlik ve destek, lohusa depresyonunun üstesinden gelmede önemlidir.
Psikoterapi desteği: Terapist ile yapılacak seanslar, duygusal sorunlarınızı anlamaya ve yapılandırmaya yardımcı olabilir. Terapi, olumsuz düşünceleri ele almanıza ve daha sağlıklı düşünce ve davranış kalıpları geliştirmenize yardımcı olur.
Makbule Ayla Ercenk
Uzm. Klinik Psikolog
Sakarya’da Psikolojik Destek ve Danışmanlık Hizmetlerinde Güvenilir Adres: Öz’üm Psikoloji
Sakarya, huzurlu doğası ve samimi insanlarıyla ruhsal dengeyi yakalamak için ideal bir şehir. ÖzüM Psikoloji olarak, Sakarya’da bireysel terapiden aile danışmanlığına kadar geniş bir yelpazede hizmet sunuyoruz. Alanında uzman ekibimiz, her bireyin özel olduğunu ve ihtiyaçlarının farklılık gösterdiğini anlayarak kişiselleştirilmiş çözümlerle yanınızda olmaktadır.
Neden Biz?
- Uzman Kadro: Deneyimli ve alanında uzman psikologlarımız ile güvenilir bir destek sağlıyoruz.
- Kişiye Özel Yaklaşım: Danışanlarımızın ihtiyaçlarına uygun terapi yöntemleri geliştiriyoruz.
- Gizlilik ve Güven: Sizi ve yaşadığınız süreci tamamen gizlilik içinde ele alıyoruz.
- Sakarya’da Erişilebilirlik: Kolay ulaşılabilir lokasyonumuzla, Sakarya’nın her noktasından bize rahatça ulaşabilirsiniz.
- Samimiyet ve Empati: Sizi anlıyor, hayatınıza dokunan çözümler sunuyoruz.
Ruh sağlığınızı güçlendirmek ve yaşam kalitenizi artırmak için Sakarya’da güvenilir bir psikolojik destek arıyorsanız, Öz’üm Psikoloji yanınızda.